29 Ağustos 2010 Pazar

Fransa - İspanya

Ntv'nin maç seçimlerinin yanlışlığını ayrı bir hikaye olacaktır ancak bu maçı yayınlamamak bence büyük hataydı. İspanya'nın genelde turnuvalara kötü başlayıp sonra işi toparladığı bir gerçekken, bu maç bence kaçırılmayacak türden bir maçtı ancak maalesef Ntv bu maçı tercih etmedi. Ntvspor veya bir başka kanalda yayınlayabilirlerdi. Neyse maça gelecek olursak İspanya iyi başladığı maçta özellikle 3. periyodun ortalarında itibaren sert Fransız savunması geçmekte epey zorlanmış ve son periyotta maçı kaybetmiş. Bu İspanya içi bir silkelenme olacaktır tabii. Ben onların bu şampiyonada yine en üst basamağa çıkacaklarından eminim. Bu tür mağlubiyetler onların özgüvenini zedelemez, hepsi çok tecrübeli oyuncular.

Dünya Basketbol Şampiyonası 1.gün. Sinan Güler


Aslında Fildişi Sahili maçının konuşulacak bir tarafı yok. herkesin dediği gibi son hazırlık maçımızdı. Sadece 2. periyotta Tanjevic ben burdayım mesajı vermek için 4 uzun birden sahaya sürdü ve bir anda 20 sayılara çıkan fark tek hanelere indi. Ancak hata yaptı tanjevic ben olsam oyun kurucu olarak da Oğuz Savaşı kullanırdım tam süper olurdu. Ben beğenmedim takımı çünkü bir kere hucümda akışkanlığımız yok ve çok statik hücum ediyoruz. 2. yarı Sinan Güler'in oyuna girmesiyle savunmada çok canlandık ve bu hücumumuzada yansıdı. sonuçta 39 sayılık bir fark oluştu.

Bu maçta benim için bir diğer sıkıntıda Hidayet'in hücumda potaya bakmamasıydı. En fazla süre alan oyuncumuz ama saha içi isabeti olmayan Barış Ermiş'ten sonraki 2. oyuncumuz aynı zamanda. İnşallah bugün Rusya önünde aynı durumda olmaz ve gerekli katkıyı bize verir. Tanjevic normal 5'de Ömer'leri yedekleyecek, onların katkılarını tekrarlayacak 2 oyuncu daha bulmalı benchden. bence bu 2 isim Kerem Gönlüm ve Sinan Güler olmalı.



TÜRKİYE (86): Cenk Akyol 2, Sinan Güler 8 (4 ribaund- 4 asist), Barış Ermiş, Ömer Onan 18 (1 asist), Ersan İlyasova 17 (8 ribaund- 3 asist), Semih Erden 6 (4 ribaund- 1 asist), Kerem Tunçeri 9 (2 asist), Oğuz Savaş 4 (2 ribaund- 1 asist), Kerem Gönlüm 6 (7 ribaund- 1 asist), Ender Arslan 2, Ömer Aşık 8 (12 ribaund- 1 asist), Hidayet Türkoğlu 6 (7 ribaund- 7 asist)

FİLDİŞİ SAHİLİ (47): Charles Aboud (2 ribaund), Mouloukou Diabate 5 (2 ribaund- 2 asist), Issife Soumahoro, Kinidinnin Konate 4 (4 ribaund), Mamadou Lamizana 6 (6 ribaund), Ismael N’Diaye, Brice Assie 4 (4 ribaund), Jonathan Kale 10 (9 ribaund), Eric Tape 2, Guy Edi 9, Mohamed Kone 7 (6 ribaund- 2 asist)

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Dünya Şampiyonası Şampiyonluk Adayları

1-İspanya

Bu takımın bence 1 numaralı adamı olan Pau Gasol'un olmayışı takımı muhakkak etkileyecek ancak kadro yapısı harika diyebileceğimiz İspanya Gasol'un açığını kapatacaktır. Özellikle harika bir sezon geçiren küçük Gasol turnuvanın koç Scariolo ile problem yaşamaz, kafasını oyuna verebilirse çok önemli bir parça olacaktır. Pota altından devam edersek boğaların en büyük sorunu 4 numarada olacaktır. Bu bölgede oynayan oyuncular hem sakatlık hem de formsuzluk bakımında takımın soru işaretleri. Reyes’in sakatlık problemleri, Garbajosa’nın son 2 yıldaki felaket form durumu koç Scariolo’nun başını turnuva boyunca ağrıtabilir.

İspanya’yı şampiyonluğun en büyük favorisi haline getiren noktaysa 3 tane çok iyi oyun kurucularının olması. Son olarak jose Calderon’un yerine Raul Lopez eklensede yinede Sergio Llul ve Ricky Rubio ile beraber takımı harika yönetebilecek durumdalar. Bu demek oluyor ki Amerika’nın guardlara yapacağı baskıyı aşmak daha kolay olacaktır. Sadece oyun kurucular değil Avrupa'nın en büyük winnerlarından biri olan Navarro ve Rudy Fernandez gibi patlayıcı özelliğe sahip olan bir 3 numaranın da takımda oluşu İspanya’ya ekstra bir değer katıyor. Ayrıca kadro derinliği de İspanya’nın rakiplerini ürkütüyor. Sergio Llull, Fran Vazquez, Alex Mumbru, Fernando San Emeterio gibi kendi takımlarında iyi sezonlar geçirmiş oyuncuların bulunması İspanya için şampiyonluk yolunda büyük bir şans.
İspanya’nın kazanan bir takım olması ve üst düzey mücadelelerde yılmadan savaşmaları onları şampiyonluk yolunda 1 numaraya taşıyor.

2-Yunanistan

Yunanistan denince benim aklıma gelen ilk şey taş gibi savunmadır. Bunun yanında hırstır gerekirse çirkefliktir ama sonunda kazanmaktır, başarıdır. İşte son kavga olayı bunu en önemli kanıtıdır. Tarihi dostları da olsanız karşınızdakini Yunanistan olduğunu ve muhakkak içlerinde size karşı bir kinleri olduğunu unutmayacaksınız bizim bu ülkeden ayrılan yönümüz işte bu. Biz asla çirkef olamıyor, kazanmak için her yol mubahtır diyemiyoruz. Etik açıdan evet ama sportif açıdan yanlış yoldayız. Neyse öğüt verici girizgâhtan sonra takım değerlendirmesine girersek özellikle pota altında çok sert oyunculara sahip Yunanistan. Ayrıca basketbolda klişe olmuş ‘1 ve 5 numaraların kadar konuş’ vecizesini en güzel özetleyen takım aynı zamanda yunanlılar. Spanoulis, Diamantidis ve Calathes oyun kurucuda, Sofoklis, Bourousis, Fotsis ile pota altında çok ekstra bir takıma sahipler.

Bildiğimiz yunan basketbol geleneklerini yanına Litvanya’lı koç Jonas Kazlauskas’ın derin basketbol felsefesini de katan Yunanistan bu turnuvanın İspanya’dan sonra bence favorisidir. Son ABD maçında sahadan silindiler ancak Spanoulis ve Diamantidis'i o maçta izledikten sonra maçın samimiyetine pek inanası gelmiyor insanın. Gerçek Yunanistan'ı o olmadığı çok açık.

Yunanistan'ın bir başka önemli avantajı da müthiş benchi. Printezis, Perperoglu, Kaimakoglu, Zizis, Tsartsaris benchi gerçekten sağlam ve her an katkı verebilecek isimlerden kurulu olan bench yine İspanya bencinden sonra tunuvanın en derin benchi görünümünde. Bu kadar pozitif olayların bir takımda denk gelmesi demek onların en üst basamakda bulunması anlamına gelmiyor ancak kağıt üzerinde İspanya veya Yunanistan bu turnuvayı alacak en iyi kadrolar gibi duruyor.


3-Amerika
Geçmiş Olimpiyat kadrosunda takımda hiçbir oyuncunun bulunmaması ve Fiba şampiyonalarında hiç oynayan oyuncunun bulunamaması genç Amerika milli takımını şampiyonluk sıralamasında 2. sıraya düşürüyor. Olimpiyat oyunlarında ki takıma göre oyuncu kalitesi tartışılamayacak kadar düşük seviyede. Kobe Bryant, Dwayne Wade, LeBron James veya Carmelo Anthoney gibi lider karakterli oyuncuların takımda bulunmaması oyuncuların kritik dakikalarda karar verme yetisinde bir oyuncunu takımda olmayışı öncelikle görünen bir eksiklik. Derrick Rose ve Kevin Durant takımın görünen liderleri de olsalar şuanda saydığımız oyuncular seviyesinde değiller. Takımın en tecrübelisi olan Chansey Billups takıma bence bu oyunculardan daha fazla liderlik edebilecek oyuncu. Ancak koç K Billups’a vermiş olduğu görevle bence onun oyununu pasifisize ederek takımın şampiyonluk şansını düşürüyor. Amerikan takımı savunmada rakibin oyun kurucularına baskı yaptığı zaman muazzam bir takım olsa da hazırlık döneminde gördüğümüz 2-3 alan savunması seçeneği onların tüm hücum organizasyonlarına balta vurmakta ve onları hücumda kısırlaştırmakta.

Uzun rotasyonları da İspanya, Yunanistan ve Arjantin gibi takımların yanında çok zayıf kalıyor. Kadroda sadece 3 tane uzunun olması ve bu üçlüden biri olan Love'ın rotasyonda kendine neredeyse hiç yer bulamaması Chandler-Odom ikilisine büyük yük bindiriyor. Ayrıca başa güreşen takımların pota altındaki oyuncu karakterlerine baktığımızda bu oyunculara büyük bir üstünlük sağladıkları görünüyor. Splitter-Varejao, Reyes-Gasol, Fotsis-Bourousis gibi oyuncular Chandler-Odom ikilisi hem savunmada hem de hücumda çok ama çok zorlayacaklardır.
Derin guard rotasyonu, atletiklikleri, birebirdeki muazzam çabuklukları Amerika’nın şampiyonluğu kovalamasına yetecek mi göreceğiz.
4-Sırbistan

Sırbistan 87-88 jenerasyonunu Dusan İvkovic gibi muhteşem bir koçla bütünleştirerek geçen yıl Avrupa Şampiyonası'nda final oynamayı başarmış, İspanya’ya kaybetmişti.
Sırbistan 1 numarada Avrupa'nın en iyi oyuncularından birine sahip. Ayrıca pota altındaki çok yönlü oyuncularıyla da bu sıralamada 3. Sırda olmayı hak ediyor. Velickovic ve Kristic iç-dış dengesini de kurabilirler. Ayrıca uzun rotasyonunda Perovic ve bu sezon Efes Pilsen forması giyecek olan Radulijica, yaz aylarında bir ara türk takımlarıyla da adı geçen Macvan var. Bu bolluk kısalar için geçerli değil maalesef. Rasic, Paunic iyi kısalar ancak devamlılıkları yok. Genç takımların yıldızı Milenko Tepic oynadığı takımlarda kendisinden bekleneni veremese de çok yetenekli bir 2 numara da olsa o bölgedeki eksikliği giderebilecek formda değil.

Herşeye rağmen Sırbistan beraber oynamayı bilen hem içeriden hem dışarıdan skor bulabilecek, bireysel olarak üst düzey savunmacıları fazla olmasa da takım olarak çok iyi savunma yapan bir ekol. Bu takım eğer oyuncuları gerçekten maçı yaşar ve sonuna kadar savaşırsa çok büyük başarılar kazanabilecek potansiyelde. Bakalım o başarı bu turnuvada mı gelecek hep birlikte göreceğiz.

5-Arjantin

2002’nin şampiyonu, 2008 olimpiyatlarının bronz madalyalı takımı olan Arjantin bu turnuvaya en önemli yıldızı olan Manu Ginobili’den yoksun geliyor. Prigioni-Delfino-Nocioni-Scola-Oberto 5'lisi dışında oyuna direkt etki edecek oyuncu sayısının azlığı onları şampiyonluk yolunda rakiplerine göre geri planda bırakıyor. Özellikle son Efes World Cup 9’daki oyunlarını gördükten sonra şampiyonluk şansları gözümde oldukça azaldı. Takıma bakıldığında özellikle 3 isim Prigioni, Delfino ve Scola takımın temel taşları görünümündeler. Prigioni’nin Ginobili'nin yokluğunda takımın organizasyonunu tek başına üstlenecek olması dezavantaj. Delfino'nun tek istikrarlı skor opsiyonu olarak görünmesi yine sorun. Ancak yine de Ginobili'nin takımın 1 numaralı skor opsiyonu olması onun üzerinde ekstra bir motivasyon kaynağı olmuş. Bu durumda özellikle Arjantin için büyük avantaj. Ancak Nocioni’nin turnuva başlamadan kısa bir süre önce sakatlanarak şampiyonada olmaycak olması Arjantin için çok kötü bir haber oldu. Şimdi Delfino’yu yedekleyecek, onu dinlendirecek en azından onun kalitesinde bir oyuncu kadroda bulunmuyor olması Arjantin’in şampiyonluk azaltıyor.

Pota altında süper bir sezon geçieren Luis Scola mevcut. Zaten onun dışında da üst düzey katkı verebilecek oyuncu sayısı yok gibi bir şey. Bunun yanında basketbol aklı hep üst düzey olmuş ama ayakları da bir o kadar yavaşlamış Oberto ve Gutierrez’ler şampiyon bir takım için yetersiz bir pota altı olacaktır. Arjantin için en önemli sıkıntı ise bench olacak gibi. Benchten düzenli katkı alabilecek gibi gözükmüyorlar.

Arjantin’in şampiyon olabilmesi için tüm oyuncularından maksimum verim almak zorunda. Özellikle Prigioni’nin performansı hücumda, bench’ten gelecek oyuncularında savunmadaki performansları şampiyona için belirleyici olacaktır.


Ayrıca derin pota altı rotasyonuyla Brezilya, basketbol ülkeleri Litvanya ve Slovenya ile ev sahibi olarak Türkiye bu şampiyonanın şampiyonluk adayları olarak öne çıkmakta. Tabii ki gönül ülkemizde düzenlenen bu şampiyonada gönüllerinde değil turnuvanın şampiyonu olmak.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Yanlış Sporu Seçen Basketbolcular


Teodosic'in bu ittirmesiyle başlayan kavga aşağıda göründüğü hale geldi.





Krstic'den smackdown hareketi

kıça tekme!!


basketbolcu musunuz boksör mü yoksa smackdown'da mı dövüşmek istersiniz?

FİBA uyuma!!

Kavga'nın geniş videosuda burda linkte mevcut

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Sana ‘’DEVŞİR’’ Bana ‘’DEVŞİRME’’

Yıl 1996… basketbol denen sporu ilk seyretmeye başladığım zamanlar. O zamanlar şimdi adı Türk Telekom olan PTT spor kulübü Fenerbahçe’nin Rickie O'Neal Winslow adında 2.04’lük Amerikalı oyuncusunu transfer etmişti. Kendisi benim Türkiye sınırları içinde hayranı olduğum ilk yabancı basketbolcudur. Ayrıca David Robinson, Reggie Miller, Marc Jackson gibi 1987 yılında NBA’e seçilmiş bir oyuncudur ancak Avrupa’da daha başarılı olmuştur. Fakat Rickie Winslow’un Türk basketbol kamuoyunda en önemli özelliklerinden biride Türk vatandaşlığına geçmiş olmasıdır. Reşat Fırıncıoğluoğlu adını alan oyuncu Efes Pilsen’le beraber 2000 yılında Final Four oynamıştır. Şimdi bu kadar bilgiyi neden verdim diye soracak olursanız cevabı çok basit. Devşirme konusu aslında günümüzün problemi değildir. Bakınız o dönemde de Rickie Winslow ‘un milli takımda oynayıp oynayamayacağı tartışılıyordu. Ancak günümüzden farklılığı hem milli takımımızda bu kadar oyuncu seçeneği yoktu hem de ligimizde bu kadar kayırılmış bir takımdı yoktu.

Yıl 2010… tam 6 yıldır hazırlandığımız bir şampiyona kapımızda artık. Günahıyla sevabıyla Bogdan Tanjevic’le beraber gideceğimiz bu şampiyona öncesi geçmişten bugüne kadar gelen konular yine birden hortlaya verdi. ''DEVŞİRME OYUNCU'' . Basın toplantısında Tanjevic’in ağzından kaçırıverdiği bu konu birden gündeme bomba gibi düşüverdi. Acaba bu oyuncu kim olacaktı? Oyun kurucu mu olacaktı yoksa başka bir pozisyona mı düşünülüyordu bu oyuncu? Ama kulislerde daha basın toplantısından 2 saat dahi geçmeden isimler belli olmuştu bile. Tarrence Kinsey ve Emir Preldzic. Bakıldığında 2 oyuncunun da ortak özelliği Fenerbahçe Ülker’in oyuncuları olmaları, ligimizi tanımaları dışında ortak yanları yoktu. Devşirme oyuncu seçilirken takımın sorunlarına çare olacak bir oyuncu seçilmesi gerekirken biz oynadıkları pozisyonlarda onlardan daha iyi denebilecek ama kadroya alınmamış veya mevcut kadroda bulunan oyunculardan fazlası olmayan oyuncuları tercih ediyoruz. Mesela bir J.R. Holden’ın Rus milli takımına getirmiş olduğu farkı veya Ariel McDonald’ın Slovenya Milli takımına getirmiş olduğu farkı bu iki oyuncu bizim takımımıza getirebilir mi? Hiç zannetmiyorum. Çünkü zaten mevcut oyun anlayışımızda hiçbir oyuncu kendi potansiyellerini dahi gösteremezken devşirme oyuncunun bize nasıl katkı vereceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bir diğer taraftan bir günde türk yapılan Emir Preldzic’in ligde yaratacağı haksız rekabete değinmek lazım. Hatırlarsanız Predrag Drobnjak ve Dennis Mims içinde Beşiktaş Cola Turka gerekli mercilere başvurmuş ancak istediğimiz şekilde bu oyuncuları türk statüsünde oynatamamıştık. Hatta Dennis Mimms’in eşi türk olmasına rağmen yinede vatandaşlık alamamıştı. Hal böyleyken Fenerbahçe Ülker’in Damir Mrsic’ten hemen sonra yine Emir Preldzic’e kılıfına uydurarak hemen türk statüsüne geçirmiş olması ligde pek tabiî ki haksız rekabete yol açacaktır. Rickie Winslow türk statüsünde geçirildiği yıllar ile şimdi zaman arasında artık çok büyük farklar var. Bir takıma sen istediğin oyuncuna bu statüden yararlandır derken bir başka takıma kusura bakmayın siz kriterlere uymuyorsunuz demek en doğru tabirle rezalettir. Hatta çıkıp da ‘’zaten ellerinde bir oyuncuları vardı yine yapabilirler’’ mealinde sözler söylemek bir federasyon başkanına hiç yakışmadı. Üstüne üstlük sürekli olarak kamuoyu tarafından federasyon tarafından kayırıldığı söylenen bir takıma böyle bir kıyak yapılması karşısında Gençlik Spor Genel Müdürlüğünden halen doğru düzgün bir açıklama gelmiş olmaması da ligde diğer 15 takımın Fenerbahçe Ülker’le acaba aynı şartlar altında mı yarışıyor sorusunu sormasına neden olmaktadır. Günümüz basketbol şartlarında maç esnasında ekstra katkı sağlayan oyuncuların ne denli önem arz ettiği düşünülürse 4 yabancılı takıma karşı yeri geldiğinde 3 yeri geldiğinde 2 yabancıyla mücadele edecek takımlar neden hala gerekli başvuruları yapmaz, işin aslını öğrenmek için gerekli mercilerin kapılarını aşındırmazlar anlamak mümkün değil.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Dünya Basketbol Şampiyonası C.Grubu Değerlendirmesi





Herkese merhabalar. Bilindiği gibi 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası bu yıl 28 Ağustos - 12 Eylül tarihleri arasında ülkemizde düzenlenecek. Özellikle geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen turnuvayla birlikte yavaş yavaş milli takım heyecanı bünyeleri sarmaya başladı. Bizde yaklaşan Dünya Basketbol Şampiyonası öncesi gruptaki rakiplerimizi değerlendirdik.

Çin: 7. kez Dünya Basketbol Şampiyonası’na katılan Çin gurubumuzdaki Fildişi Sahilleri takımından sonra en zayıf rakibimiz olarak dikkat çekiyor. Teknik kadrosunda tanıdık bir isim olan Selçuk Ernak’ı bulunduran Çin Milli Takımı bu turnuvada en büyük yıldızı olan Yao Ming’den yoksunlar. Houston Rockets’lı basketbolcu yaklaşık olarak 1,5 yıldır basketboldan uzak. Bunun yanında kadrosunu bir başka NBA oyuncusu olan Yi Jianlian etrafında şekillendiren antrenör Bob Donewald, en büyük başarının gruptan çıkmak olduğunu söylemekte. Grubumuzdaki son maçımızı oynayacağımız Çin, bizim takımımız adına sıralamadaki yerimizi pekiştirmek dışında bir anlamı olmayan rakip görüntüsü çizmektedir.

Fildişi Sahilleri: 2009 yılında Afrika Şampiyonası’nda 2. olarak tarihinde ilk kez Dünya Basketbol Şampiyonası’na katılmaya hak kazanan rakibimiz fizik gücüne dayanan basketboluyla ön plana çıkmakta. En önemli oyuncusu Fransa’nın Chorale Roanne takımında oynayan Pape-Philippe Amagou’dur. Fransa altyapı takımlarının hemen hemen hepsinde forma giyen oyun kurucu daha sonra kararını değiştirerek Fildişi Sahilleri milli takımında oynamaya karar vermiş. Turnuvadaki ilk maçımızı oynayacağımız Fildişi Sahilleri grubun en zayıf halkası olarak dikkat çekmekte. Grupta alacakları her galibiyet kendi basketbol tarihleri için büyük başarı olacakken aynı zamanda gruptaki dengeleri değiştirmek adına da önem arz etmektedir.

Yunanistan: Son Dünya ikincisi olan Yunanistan aynı zamanda son Avrupa Şampiyonası’nda bizi yenerek adını yarı finale yazdırmıştı. Son Avrupa Şampiyonası’nda milli takımda yer almayan Dimitris Diamantidis bu şampiyonada takımını yalnız bırakmayacak. Isim isim bakıldığında avrupa kıtasının en güçlü takımlarında biri olan Yunanistan, litvanyalı koç Jonas KAZLAUSKAS yönetiminde gruptaki en güçlü rakibimiz olarak görülüyor. Oynadıkları sert ve akıcı basketbolla her zaman yukarıları hedefleyen bir basketbol ülkesi olan Yunanistan’ın bu şampiyonadaki hedefi de şampiyonluktan başka bir şey değil. Özellikle bizim en büyük eksiklik yaşadığımız bölge olan oyun kurucu bölgesindeki baskın taraflarıyla grubun en önemli favorisi görünümündeler. Dimitris Diamantidis, Nick Calathes, Vassilis Spanoulis gibi oyuncular bizim oyun kurucu bölgemize oranla daha yaratıcı ve daha iyi oyun kurma becerisine sahipler. Kazanmak için bu bölgeye yoğunlaşmak en akıllı tercih olacaktır.

Rusya: 2007 yılında tüm otoriteleri şaşırtarak şampiyonluğa ulaşan Rusya o gün bugündür kayda değer bir başarı yakalayamadı. En popüler yıldızları olan Andrei Kırilenko ve J.R Holden bu şampiyonada kadro yeralmıyorlar. Koç David Blatt geçen Avrupa Şampiyonası’nda olduğu gibi skor gücü zayıf ama savunma gücü yüksek bir kadroyla bu şampiyonada mücadele etmeyi tercih etti. Özellikle içeride Timotey Mozgov, Alexander Kaun gibi fizik olarak bizim oyuncularımızı zorlayacak 5 numaralara sahip olan Rusya, dışarıdan da Sergei Monya, Nikita Kurbanov gibi tecrübeli bir oyunculara sahip. Normal şartlar altında yenmemiz gereken bir takım olan Rusya’ya son Avrupa şampiyonasında aynı kadroyla yenildiğimizi hatırlatmak isterim. Yunanistan dan sonra bizi zorlayacak en önemli rakip kesinlikle Rusya’dır.

Porto Riko: Porto Riko denince biz Beşiktaşlıların akla gelen ilk oyuncu tabii Larry Ayuso oluyor. Tadı damağımızda kalan oyunuyla bu ülkeden ayrılmıştı. Fakat şimdi milli takım formasıyla tekrar karşımızda olacak. Aynı şekilde uleb cup’da final 8 oynadığımız sezon takımımızın formasını giyen Chiristian Dalmau’da bir aksilik olmazsa tekrar ülke toprakları içinde mücadele edecek. Rick Apodaca’ysa kariyerinin bizde sonraki kısmı maalesef pekiyi değil. Tepe taklak giden kariyeri sonucu milli takım kadrosunda yer almıyor. Neyse gelelim porto riko takımına. Bakıldığında kâğıt üzerinde iyi oyunculardan kurulu olmalarına rağmen takım oyunu oynayamamaları sonucu büyük turnuvalarda( tabii ki dünya şampiyonaları kast ediliyor ) başarılı olamıyorlar. Grupta alacağı galibiyetlerle sürpriz yapabilecek tek takım olduğunu düşünüyorum. Rusya, Yunanistan ve Türkiye’yi günlerinde olduklarında yenebilirler. Bu da grupta dengelerin değiştirecektir. Dikkat edilmesi gereken bir takım. Onların oyunuyla, onlara karşılık vermek intihar etmek olur.